YARGITAY 8.HUKUK DAİRESİ
Tarih: 26.12.2017 Esas: 2015/22210 Karar: 2017/17561
Anlaşmalı Boşanma Davasında Tarafların Maddi-Manevi
Tazminat, Nafaka Gibi Boşanmanın Eki Niteliğindeki
Alacaklardan Vazgeçerek Anlaşmış Olmaları Sonradan Mal
Rejiminin Tasfiyesine Yönelik Dava Hakkını Ortadan Kaldırmaz.
Özet:
Davacı, dava dilekçesinde belirtilen malvarlıkları nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak
talebinde bulunmuştur. İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine
ilişkindir. Anlaşmalı boşanma kararı verilebilmesi için eşlerin boşanma ve boşanmanın eki
niteliğindeki hususlarda anlaşmış olmaları gerekir. Mal rejiminin tasfiyesi, boşanmanın eki
niteliğinde olmadığından, anlaşma gerekli değildir. Ancak anlaşma olduğu takdirde boşanmayla
birlikte hüküm altına alınmasına da yasal bir engel bulunmamaktadır. Mal rejiminden kaynaklanan
talepler, boşanmanın ferilerinden olmadığından ayrıca dava konusu edilebilirler. Anlaşmalı
boşanma davasında tarafların maddi ve manevi tazminat, nafaka gibi boşanmanın eki niteliğindeki
alacaklardan vazgeçerek anlaşmış olmaları sonradan mal rejiminin tasfiyesine yönelik dava hakkını
ortadan kaldırmaz.
Taraflar arasında görülen davada yapılan yargılama sonunda mahkemece, davanın reddine karar
verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dairece dosya incelendi,
gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, dava dilekçesinde belirtilen malvarlıkları nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak
isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, anlaşmalı boşanma dava dosyası ve boşanma protokolü dikkate alınarak davanın
reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun
maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre
dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Kural olarak anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma
protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin mahkeme
kararında yer alması veya protokolün mahkemece onaylanması gerekir. Mal rejiminden
kaynaklanan talepler boşanmanın ferilerinden olmadığından ayrıca dava konusu edilebilirler.
Mahkemece, davacı ...’in boşanma davasında 09.04.2014 tarihli duruşmadaki “karşı taraftan
herhangi bir eşya talebim yoktur” şeklindeki beyanının mahkeme içi ikrar niteliğinde olup
görülmekte olan davada davacı aleyhine kesin delil teşkil ettiği, davacının bu ikrarına rağmen
görülmekte olan davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, davacı ...’in
beyanında geçen “eşya” kavramının taşınmaz ve taşınır mallar ile boşanmanın feri niteliğinde
olmayan mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan “değer artış payı ve katılma alacağı” taleplerini
de kapsadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; ulaşılan sonuç isabetli değildir.
Şöyle ki; boşanma dava dosyasının incelenmesinde protokolün 2. maddesinde “davalı ve şahsım
olan davacı birbirimizden tazminat ve nafaka talebimiz yoktur” şeklinde, 3. maddesinde “eşyalar
taksim konusunda da anlaşma sağlanmıştır” şeklinde düzenlemeler bulunduğu, davacı ...’in
duruşmada “davalı ile boşanma ve ferilerinde anlaştık, buna göre davalıdan herhangi bir şekilde
ziynet, eşya, maddi, manevi tazminat, tedbir ve yoksulluk nafakası talebim yoktur” şeklinde
beyanda bulunduğu, mahkemece hükmün 3. bendinde “tarafların birbirlerinden tedbir, iştirak ve
yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat, ziynet ve eşya talepleri olmadığından bu hususlarda
karar verilmesine yer olmadığına” ve 8. bendinde “5 maddeden ibaret bila tarihli protokolün aynen
tasdikine ve kararın eki sayılmasına” karar verildiği belirlenmiştir.
Görüldüğü üzere, gerek protokol içeriği gerekse hükme geçirilen mali hususlara ilişkin hüküm
fıkrası ile tarafların karşılıklı anlaşmalarını bildirdikleri imzalarını taşıyan kararın verildiği
duruşmadaki beyanları birlikte değerlendirildiğinde; tarafların karşılıklı olarak eşya ve ziynet
taleplerinin bulunmadığının kabul edildiği, bunun dışındaki anlaşmanın boşanmanın fer’i (eki)
niteliğindeki konulara ilişkin olduğu, mal rejiminin tasfiyesi konusunda bir anlaşma yapılmadığı
anlaşılmaktadır.
TMK. 166/3. maddesi uyarınca anlaşmalı boşanma kararı için; eşlerin boşanma ve boşanmanın eki
niteliğindeki hususlarda anlaşmış olmaları gerekir. Mal rejiminin tasfiyesi boşanmanın eki
niteliğinde olmadığından, anlaşma gerekli değildir. Ancak anlaşma olduğu takdirde boşanmayla
birlikte hüküm altına alınmasına da yasal bir engel yoktur. Bu bakımdan mal rejiminin tasfiyesine
ilişkin bir anlaşma yapılmadığı anlaşıldığından, davacı tarafından eldeki davanın açılmasına engel
bir durum bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanarak
tartışılması ve tüm deliller değerlendirildikten sonra talebin esası hakkında olumlu olumsuz bir karar
verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun
Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
taraflarca HUMK’nun 440/I. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama
karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz
edene iadesine, 26.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.